Dilek Kayaoğlu, Hülya. Libraries of İstanbul=İstanbul Kütüphaneleri. İstanbul: 2010 Avrupa Kültür Başkenti Ajansı ve İstanbul Üniversitesi


DİLEK-KAYAOĞLU H.

2010 Avrupa Kültür Başkenti Ajansı Ve İstanbul Üniversitesi, İstanbul, 2010

  • Yayın Türü: Kitap / Mesleki Kitap
  • Basım Tarihi: 2010
  • Yayınevi: 2010 Avrupa Kültür Başkenti Ajansı Ve İstanbul Üniversitesi
  • Basıldığı Şehir: İstanbul
  • İstanbul Üniversitesi Adresli: Evet

Özet

 

Kültür, bir toplumun maddi ve manevi anlamda sahip olduğu, yarattığı, geliştirdiği ve yaşattığı her şey olarak ifade edilirse, İstanbul’un yalnız Türk kültür tarihinin değil, dünya kültür tarihinin zengin birikime sahip nadir kentlerinden biri ve yaşayan bir insanlık mirası olduğu kolayca söylenebilir. Dolayısıyla, İstanbul’un 2010 yılında Avrupa kültür başkenti olarak seçilmesi hiç şaşırtıcı değildir.

İstanbul’u, 2010 Avrupa Kültür Başkentliği sürecine hazırlamak ve bu kapsamdaki çalışmaların koordinasyonunu sağlamak üzere kurulan 2010 Avrupa Kültür Başkenti Ajansı’na sunulan bir projenin ürünü olan bu kitap, yaklaşık 8000 yıllık tarihi boyunca birçok uygarlığa beşiklik etmiş olan İstanbul’un, kültür başkenti olgusuna kütüphaneler aracılığıyla bir kültür vurgusu yapılabilmeyi hedeflemiştir. Kuşkusuz, kütüphaneler hem kültürün taşıyıcısı, hem de zenginleştiricisi kurumlar olarak kent kültürünün öne çıkartılmayı fazlasıyla hak eden yapı taşlarıdır. Kültürle beslenen kütüphane, sunduğu hizmetler ve yerine getirdiği çeşitli işlevlerle kültürün bizzat parçası ve oluşturucusu haline gelir.

Yaklaşık 900 yıllık bir kütüphane geleneğine sahip olan Türk toplumunda, çağdaşlaşma çabaları 18. yüzyılda başlamış, Türkiye Cumhuriyeti’nin kurulması ve ertesinde yaşanan kültür devrimi, kütüphaneler alanında da son derece önemli gelişmelerin gerçekleştirilmesine olanak vermiştir. Kütüphanenin yaygın ve örgün eğitim kurumu, kütüphane hizmetinin bir kamu hizmeti olarak kabul edilmesi, çağdaş kütüphane türlerinin örneklerinin kurulup yaygınlaştırılması, bibliyografik üretimin denetim altına alınması, zengin dermelerin oluşturulması, kütüphanecinin üniversite düzeyinde yetiştirilmesi bunlardan yalnızca bir kaçıdır; fakat öğrenen toplumu yaratma konusunda daha işin başında olduğumuzu bu kitapta sunulan kütüphane kesitine bakarak söylemek de olanaklıdır.

Toplumsal bir kurum olan kütüphane ile toplum­ (kütüphane ile kent) arasında sağlam bir ilişkinin kurulabilmesi, okuryazar insanlardan oluşan, kitabın ve türevlerinin bilginin yayılmasında en önemli araçlardan olduğu inancının yaygın olduğu, belirli bir satın alma gücüne sahip ve elbette okumayı talep eden bireylerden oluşan bir toplumu gerektirir.[1] Böyle bir toplumum oluşturulması, demokratik ülkelerde kuşkusuz ulusal ve yerel düzlemde siyasi iktidarların sorumluluğudur. Bu sorumluluk, kütüphaneleri kültürü yaşatan yaygın ve örgün eğitim kurumu olarak desteklemek yanında, demokratik toplumun gerek duyduğu ve aynı zamanda onu geliştirecek bireylerin yetiştirilmesi gibi temel bir konu ile ilgilidir. İstanbul halkı ile kütüphane ilişkisini de bunlardan ayrı düşünmek olanaklı değil.

Bu kitap, toplumsal yaşamın ve kent kültürünün vazgeçilmez kurumları olan/olması beklenen İstanbul Kütüphaneleri’nden bir kesiti sahip oldukları derme (koleksiyon), hizmetler ve bulundukları mekânın tarihi/mimari özellikleri ile tanıtan ve fotoğraflarla belgeleyen bir proje olarak geliştirildi. Böylece kütüphanelerin kullanılması, kısa ve uzun vadede de insanların kültür ve sanatı talep etmesinin kolaylaştırılması, kütüphanelerin mevcut durumunun belirlendiği, zaman içinde karşılaştırma yapmayı olanaklı kılan ve kentin tanınmasına ve kentlilik bilinci oluşmasına katkı sağlayabilecek bir eser ortaya konulacaktı. Ayrıca kütüphanecilerin, kütüphanelerin ve onları kuran ve destekleyenlerin İstanbul’a ve toplumumuza sağladıkları katkı da gösterilebilecekti. Bu amaçlara ulaşmak üzere Nisan 2009 da İstanbul Üniversitesi aracılığı ile 2010 Avrupa Kültür Başkenti Ajansı’na sunulan bu proje 2009 Kasımı’nda kabul edildi.

İşin en zor yanı hangi kütüphane türlerinin ve bu türler içinde yer alan kütüphanelerden hangilerinin bu kitaba dahil edileceğine karar vermek oldu. Hangi toplumsal sınıf ve yaştan olursa olsun öğrenmek ve kendini geliştirmek isteyen herkese açık olan, kütüphane ile toplum ilişkisinin bir anlamda aynası olan halk kütüphaneleri öncelikli olarak seçildi. Kanunla belirlenmiş olmasa da, bir halk kütüphanesi örgütü ve geleneği olan ülkemizde, halk kütüphaneleri bir kamu hizmeti ve görevi olarak Kültür ve Turizm Bakanlığı Kütüphaneler Genel Müdürlüğüne bağlı kütüphaneler aracılığıyla gerçekleştirilmektedir. Belediyelerin de kütüphane kurmasına yasal olarak bir engel yoktur. Buna göre, 2009 yılında İstanbul’da Kültür ve Turizm Bakanlığına bağlı 41 Kütüphanenin, İstanbul Büyükşehir Belediyesine bağlı 12 kütüphane ve ilçe belediyelerine bağlı olarak hizmet veren kütüphanelerin bu projeye dahil olmalarına karar verildi.

Kütüphane ve enformasyon biliminin ilkelerine göre bir kütüphaneyi kütüphane olarak niteleyebilmek için dermesinin, binasının, kütüphanecisinin, bütçesinin ve elbette okurunun olması gerekir, fakat bu proje kapsamında kütüphaneci ve bina temel ölçüt olarak alındı. İstanbul’da kendine ait binası ve üniversite düzeyinde kütüphanecilik eğitimi (yeni adıyla bilgi ve belge yönetimi, 2002-) almış kütüphanecisi olan halk kütüphanesi sayısının hem Kültür Bakanlığına bağlı kütüphanelerde, hem de belediye kütüphanelerinde oldukça az olması, kapılarını İstanbul halkına açan görece yeni kurulmuş olan özel kütüphanelerin de bu projeye dahil edilmesini gerektirdi. Böylece kamu ve yerel yönetimler ile özel sektörün desteklediği kütüphanelerden örnekler sunulurken, bunların kendi binalarına sahip olmasına öncelik tanındı; meslek elemanının çalıştığı kütüphaneler olmalarına da özen gösterildi; fakat bağımsız bir binası olan ama üniversite düzeyinde meslek eğitimi almış kütüphanecisi olmayan ya da tersi durumun yaşandığı birkaç kütüphane de sahip oldukları derme (Çelik Gülersoy Vakfı İstanbul Kitaplığı) ve idari olarak bağlı oldukları kütüphanelerden alabilecekleri profesyonel destek (Selimiye Halk Kütüphanesi) düşünülerek kitaba dahil edildi. Bazı kütüphaneler ise taşınma ve restorasyon gibi nedenlerle kitaba dahil olamadı.

İstanbul’daki kütüphaneler Büyükçekmece’den Maltepe’ye, tarihi yarımadadan Beyoğlu’na, Kadıköy ve Üsküdar’a kadar geniş bir coğrafi alan içinde temsil edildiler. Yüzyıllardır var olan Köprülü Yazma Eser Kütüphanesi yanında, çok yakın bir zamanda kurulan halk ve özel kütüphaneler de tür ayrımı yapılmaksızın alfabetik sıra içinde verilerek yeni fotoğraflar eşliğinde tanıtılmaya çalışıldı. Bu tanıtım, hem kütüphaneler hakkında daha önce yapılmış olan çalışmalar okunarak, hem de Bakanlıktan alınan izinle her bir kütüphane yöneticisi tarafından Mart-Haziran 2010 döneminde doldurulan anketlerden yararlanılarak yapıldı. Kütüphanelerin kendileri hakkında yazılanların dokümantasyonunu yapmamaları ise şaşırtan bir sonuçtu ve bu durum, her bir kütüphane tanıtımın sonunda ilişkili kaynakların metinde kullanılmamış olsa da verilmesine yol açtı. Kitap, İstanbul’un Avrupa Kültür Başkenti olması bağlamını vurgulamak ve daha geniş çevrelere ulaşmak üzere de Türkçe-İngilizce olarak hazırlandı.

Kütüphaneler hakkında temel bilgileri toplamak üzere hazırlanan ve kütüphane yöneticileri tarafından doldurulan anketlerin ise bir başka araştırma olarak değerlendirilmesi planlandı; fakat, burada kısaca bir değerlendirme yapılacak olursa, sürekli göç alarak 12 milyona dayanan bir nüfusuna sahip İstanbul’daki temel ölçütleri karşılayan halk kütüphanesi sayısının oldukça az olduğu, yerel yönetimlerde kütüphane kurma konusunda bir ivme yaşandığı, fakat gerek yerel yönetimlerin gerekse bakanlığın üniversite düzeyinde meslek eğitimi almış kütüphaneci çalıştırma konusunda tutarlı bir tutum geliştirilmediği, kütüphanelerin eşgüdümsüz de olsa sahip oldukları dermeyi sayısallaştırma projelerini başlattıkları ve kültürün sayısal ortamda yeniden erişilebilir olmasını sağladıkları kolayca söylenebilir. Ayrıca, kütüphanelerin her zaman kendilerine ait web sayfaları olmasa da kaynaklarının 7/24 web üzerinden taranabilir kılındığı görülmektedir. Kültür Bakanlığı’na bağlı halk ve yazma eser kütüphanelerinin web üzerinden tek bir arayüz aracılığı ile taranabilmesi kaynak paylaşımı ve işbirliği hizmetlerinin örgütlenmesini de kolaylaştıracaktır. Özel sektörün vakıf geleneği ve sosyal sorumluluk çerçevesinde kütüphane kurma konusunda inisiyatif aldığı, bu kurumların yaşadığı temel sorunun tanıtım ya da okur/kullanıcı çekmek olduğu söylenebilir; aslında bu tüm kütüphanelerin yaşadığı temel bir sorundur. Kütüphane amaçlı olarak yapılmış kütüphane yapısı sayısının az olması bir başka sorundur. Burada, bu teknoloji çağında kütüphaneye gitmeye ne gerek var, “her şey web üzerinde”, diye düşünenler çıkacaktır, ama tam da bu nedenle okurlar/kullanıcılar internet üzerindeki bilgi yığını içinde belki de eskisinden daha fazla rehberliğe ve kütüphaneciye/bilgi yöneticisine gerek duyuyorlar. Çağdaş kütüphane hizmetleri kütüphanelerin mekan olarak olmasa da hizmet olarak yaşamlarını sürdürmeleri için yeni ve gelişmiş olanaklar sunuyor. Kısaca, İstanbul’un kütüphanelerinin yaşadığı sorunlar toplumsal, kurumsal yasal ve politik sistemin sorunlarıdır; bu sistemdeki gelişme ile de çözülebilecektir.

Kitabın yazılmasında yardımlarını benden esirgemeyen tüm kütüphane yöneticilerine ve çalışanlarına, İngilizce çevirilerde yardımcı olan Hümeyra Doruk’a, fotoğrafları çeken eşim Ersel Kayaoğlu’na, projeyi destekleyen İstanbul 2010 Avrupa Kültür Başkenti Ajansı’na, gerekli izinleri sağlayan Kültür ve Turizm Bakanlığı Kütüphaneler ve Yayımlar Genel Müdürlüğü ile Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdürlüğü’ne ve İstanbul Üniversitesi’nin iş akışını kolaylaştıran ekibine teşekkür etmek benim için zevkli bir görevdir.

 

                                                                                                                                                                       Hülya DİLEK-KAYAOĞLU

                                                                                                                                                                       Kasım, 2010



[1] Dr. E.O. Okeem. “Okur Yazarlığın Geliştirilmesinde Kütüphanelerin Rolüne Eleştirel Bir Bakış” Liverpool Polytechic, ty. çoğaltı metin, 6s.

 

If culture can be described as everything a society created, developed, and perpetuated in a spiritual and material manner, Istanbul can be portrayed as one of the rare cultural heritages of mankind with its rich treasures and as an important centre of cultural history not only for Turkey, but also for the world. Therefore, it should be no surprise that the city was chosen as the European Capital of Culture in 2010.

2010 European Capital of Culture agency was established in order to prepare Istanbul for the 2010 European Capital of Culture process and coordinate the studies held in this regard. This book is the product of a project that was presented to the agency and aims to look into where Istanbul, a city that hosted many civilizations through its 8000-year history, stands as a capital of culture through its libraries. Without any doubt, libraries both carry and enrich culture and are deserved to be emphasized as important milestones of the city culture. By fostering the culture, libraries become both the components and founders of culture with their services.

Modernization efforts began in the 18th century in the Turkish society which had an existing library tradition of 900 years. The foundation of Turkish Republic and the Cultural Revolution that followed enabled the realization of significant developments in Turkish librarianship. Recognizing libraries as members of the formal education system and a public service, foundation of modern libraries and generalizing their use, taking bibliographical production under control, building rich collections, and education of librarians at college level are examples of these developments. However, we can say that we are just at the beginning of a long journey by looking at the library fragments given in this book.

A strong bond between the libraries as social institutions and the society (library and the city) can only be established by a society of literate individuals, who recognize books as one of the most important tools for distributing information, have an average purchasing power, and demand reading. Without any doubt, in democratic countries, establishing a society with these characteristics is the responsibility of national and local political parties in power. This responsibility is about supporting libraries as members of mass and formal education that perpetuate culture, as well as supporting a fundamental issue: Bringing up individuals required by the society who can also develop it. It is not possible to think of Istanbul society without the libraries.

This book is developed as a project that looks into a fragment of Istanbul libraries that are or expected to be indispensable institutions of social life and city culture and introduces their collections, services, histories, and architectural features, documenting them with photographs. Thereby, this book will promote the use of the libraries, encourage the people to demand culture and arts in the short and long term, enable a comparison to be made in time by stating their existing conditions, and contribute to the city consciousness. The contributions of the libraries, librarians, and founders of these libraries to Istanbul and its people could also be stated. The project was designed with these objectives and presented to 2010 European Capital of Culture Agency through Istanbul University in April 2009 and was approved by November 2009.

The most difficult task was to determine the libraries and their types that would be included in the book. Priority was given to public libraries as they mirror the relationship between the society and the libraries being opened to everyone who is willing to learn and develop themselves regardless of their age group and social class. Although it was not established by law, a public library organization and tradition exists in our country, and the public libraries are considered as a public service institution, working under the ministry of Culture and Tourism General Directorship of Libraries and Publications. No legal obstacles obstruct the municipalities from establishing libraries. 41 Istanbul libraries working under the Ministry of Culture and Tourism and 12 libraries working under Istanbul Metropolitan Municipality and province municipalities were included in this project.

According to the principles of library and information science, there should be a collection, a building, a librarian, a budget, and of course, readers to call it a “library”. Only the librarian and the building are taken as criteria in this study. The limited number of libraries, that are both affiliated to the Ministry of Culture and to municipalities that have a librarian with a university degree and those that have their own building, resulted in including the relatively new special libraries into the study. Libraries with their own individual buildings with university level professional librarians were given priority. Some libraries without individual buildings but with university graduate librarians or vice versa were included in the book considering their collections (Çelik Gülersoy Foundation Istanbul Library) or the professional support that they can get from the institutions they are affiliated with (Selimiye Public Library). Some libraries could not be included in the book because they were shifting or being restored.

Istanbul libraries were represented in a wide geographical area from Büyükçekmece to Maltepe, from the historical peninsula to Beyoğlu, Kadıköy, and Üsküdar. The recently founded public and special libraries were tried to be introduced with accompanying photos in an alphabetical order regardless of their types besides the old ones like Köprülü Manuscript Library existing for centuries. This book is put together by reading the previous studies on libraries and using the up-to-date questionnaires filled by the administrators of each library during March–June 2010. It was surprising to know that the libraries did not documentation about themselves and this emerged listing the some sources at the end of the library introduction whether they were used in the text or not. The book is written in Turkish and English so as to reach wider audience and emphasize Istanbul as the European Capital of Culture.

The questionnaires prepared in order to collect basic information and filled by the administrators are planned to be evaluated as another research. However, if a short evaluation is required here, it can easily be said that the number of the public libraries is very limited considering Istanbul’s population of 12 million population and further growing with immigrations each day. There exists a tendency of establishing libraries in the local administrations, but neither the Ministry of Culture and Tourism nor the local administrations have a stable policy on hiring librarians who have information management degrees.. The libraries started their digitalization processes although they do not coordinate with each other and make the culture accessible through digital media. Furthermore, the library collections can be accessible 24/7 on the web and the public and manuscript library catalogues affiliated with the Ministry of Culture can be inquired through a single interface on the web. This practice will also ease the management of cooperation and resource sharing. It can also be stated that the private sector takes an initiative on establishing libraries through foundation, tradition, and social responsibility, and the fundamental problem of these institutions are attracting readers. These are the main problems of all the libraries. Another problem is finding libraries that were originally built as libraries. At this point, people would question the need of going to a library in the digital age where “all the information is available on the web.” However, just for this reason the readers need a guide, an information manager, to find their way through the information clutter on the Internet. Modern library services bring new and advanced opportunities for the libraries to survive, maybe not with their buildings but through their services. In short, the problems faced by Istanbul’s libraries those of social, institutional, legal, and political systems that can be solved by developing the system.

It is my pleasure and duty to thank all the library administrators and librarians who put in their best efforts in bringing this book together. I also thank my husband Ersel Kayaoğlu who captured the pictures of the libraries, Hümeyra Doruk for her help with the English translation, Istanbul 2010 European Capital of Culture Agency for supporting this project, and both the Ministry of Culture and Tourism and the Istanbul University staff for facilitating the workflow.

                                                                                                                                                     

 

 

                                                                                                                                                                                      Hülya DİLEK-KAYAOĞLU                                                                                                                                                                                            November 2010