"INTERROGATIONS OF RIGHT (S) AND FREEDOM (S) IN THEORY OF JUSTICE"


YAVAŞGEL E., ÜNAL U.

7th International Conference of Strategic Research in Social Science and Education (ICoSReSSE) 2017, Antalya, Türkiye, 13 - 15 Ekim 2017, cilt.1, ss.1-22

  • Yayın Türü: Bildiri / Tam Metin Bildiri
  • Cilt numarası: 1
  • Basıldığı Şehir: Antalya
  • Basıldığı Ülke: Türkiye
  • Sayfa Sayıları: ss.1-22
  • İstanbul Üniversitesi Adresli: Evet

Özet

ADALET TEORİSİNDE HAK(LAR) VE ÖZGÜRLÜK(LER) SORGULAMALARI

Özet

Toplumların aydınlanması hiç tartışmasız barışa odaklıdır. Bu odaklanma nitelikli insan’ın varlığına gereksinim duyar, nitelikli insan da kendinden başkasını da düşünebilen insandır. Hem insanlar nezdinde hem de toplumlar nezdinde iç ve dış barış adalet temeli üzerine kurulmadıkça asla sürekli olmaz. Adalet de insan haklarına dayanmadıkça hep göreceli kalır. Doğal haklar ya da temel haklar olarak da bilinen insan hakları grup haklarından ayrı, insanın insan olarak doğmakla elde ettiği haklardır; tüm insanların her yönden eşit olduğu, devredilemez, vazgeçilemez, sınırlanamaz, kısıtlanamaz ve dokunulamaz haklara sahip olduğunu ifade eder.

İnsanlığın onuru hak(lar) ve özgürlük(ler) üzerinden yükselmektedir. Bugün insanlığın iklimi bu hakları tartışmasız koruma yönünde olumlu değişim geçirmektedir. En özgün haliyle kişiliğin saygınlığı ancak söz konusu haklar sayesinde gerçekleşebilir. Bu nedenle, çağdaş düzen, toplumsal ilişkileri hak düşüncesine, adalet duygusuna göre hukuksallaştırarak insan hakları temelinden ilerlemektedir. Dolayısıyla, ahlakın uygunluk ölçüsü artık, adaletin geçerliliği koşuluna bağlanmak durumundadır.                       

Bu kuramsal çerçeveden hareketle çalışmada adaletin, özgür ve eşit insanların toplumsal bağlamında kendiliğinden gerçekleşen bir değer olduğuna işaret edilmektedir. Ve olguyla ilgili iki temel paradigma üzerinde haklı bir tartışma beraberinde sürdürülmektedir. İlki insanın insan olarak değeri bakımından eşitlik mutlaktır, dolayısıyla eşitlikten ayrılmak adalete aykırıdır. Öyle ki, evrensel olarak kabul görüldüğü gibi, ırk, cins, din, dil ve etnik köken gibi insan özellikleri ayrımcılığın haklı gerekçesi olamaz. İkincil yaklaşım ise, Aristoteles’den beri üzerinde tartışılmakta olan, eşit olanlara eşit, eşit olmayanlara ise farklı davranılmasını gerektirir. Bu paradigmaya göre, insanların kazanılmış özellikleri ve kendi çabalarının sonucu edinimleri dolayısıyla farklı davranıma tabi tutulmaları adalete aykırı olamaz. Dolayısıyla, çalışmada, bu iki başat paradigmaya ilişkin açılımlardan hareketle hak(lar) ve özgürlük(ler) sorgulamalarında hangi adalet ilkesini uygulamanın daha doğru olacağı konusunda, betimsel bir yöntemle nesnel bir sonuca ulaşma çabası sarfedilmektedir.    

Anahtar Sözcükler:

Adalet Teorisi, Adalet, Ahlak, Etik, Erdem, Doğa, Eşitlik, Toplum, Devlet, Hak(lar) ve Özgürlük(ler) 

Abstract

The illumination of the communities unquestionably focused on peace. This focus requires the presence of a qualified person. Of course a qualified person is who can think another human being beside of himself. If an internal and external peace is not established on justice, then it will never continue for both of the people and the community. If justice is not based on human rights, it remains always a relatively. Human rights, it’s well known as natural rights or fundamental rights separate from the group rights. Human rights are the rights of people which obtainedfrom born as a human being. Human rights mean that all people are equal in all respects, non-transferable and inalienable, cannot be limited or restricted and inviolable rights.

Dignity of humanity rises above the honor (s) and freedom (s). Today, the climate of humanity is undergoing to a positive change in the direction of protection of these rights. Indeed, a reputation of personality occurs due to these rights. For this reason, modern regime is legalizing the social relations according to the sense of justice and rights and proceeding on the basis of human rights. Therefore, a measure of the availability of morality has to connect to the validity conditionof justice.

Within this theoretical framework, in this study has been pointed that justice is avalue what occurs spontaneously in the social context of freedom and equal people.  And there continues a justified discussion on two main paradigmsabout the phenomenon. The first, equality is absolute in terms of the value of human beings as human beings; therefore to leave from equality is contrary to justice. Indeed, there has been accepted universally that there cannot be discrimination by some human characteristics such as race, sex, religion, language and ethnicity. The second approach which has been discussed on since Aristotle, means we have to behave equal to who behaves us equal and we don’t behave equal to who behaves us non equal. According to this paradigm, it does not be contrary to justice if people by their features and acquisitions as a result of their efforts,be subjected to different behaviors. Therefore, in an attempt to reach an objective conclusion by means of a descriptive method about the justification of which principle of justice should be applied in the questioning of rights (s) and freedom (s) on the basis of the explanations of these two dominant paradigms in the study.

 

Keywords: Theory of Justice, Justice, Morality, Ethics, Morality, Nature, Equality, Community, Government, Right (s) and Freedom (s)