L E S ve MSGSÜ ile Ortak Workshop Çalışması 21-24 Mart 2010


Creative Commons License

Yalçıntan M., Şahin Ç.

Diğer Ülkelerden Üniversiteler Tarafından Desteklenmiş Proje, 2010 - 2010

  • Proje Türü: Diğer Ülkelerden Üniversiteler Tarafından Desteklenmiş Proje
  • Başlama Tarihi: Mart 2010
  • Bitiş Tarihi: Mart 2010

Proje Özeti

5366 NOLU YASANIN KAPSAMI VE BU ÇERÇEVEDE FENER-BALAT-AYVANSARAY SÜRECİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ

               Fener-Balat’ta bulunan Vodina ve Yıldırım caddesi yanı sıra Ayvansaray bölgesinin de bir kısmını içine alan Fener-Balat-Ayvansaray projesinin ihalesi, 5366 nolu yasa kapsamında 2007 yılında,  mülk sahiplerinin haberi olmadan Fatih Belediyesi ve GAP inşaat arasında imzalanan özel bir anlaşmayla GAP inşaata devredilmiştir. Halkın durumdan haberdar edilmesi ise 2009 yılında, yani proje bittikten,  sürecin önemli aşamaları tamamlandıktan iki yıl sonra, ‘mülk sahipleri ile anlaşma’ safhasına gelindiğinde gerçekleşmiştir. Halka kendi mülklerini de içeren bölgenin ‘yenileme alanı’ ilan dildiği, kanunen sürece dahil olmak zorunda oldukları, belediyenin sunduğu seçeneklerden birini tercih ederek uzlaşmaları gerektiği, aksi taktirde evlerine ‘kamulaştırma’ yoluyla el konulacağı söylenmiştir. Oysa bölgenin ‘yenileme alanı’ ilan edilmesini mümkün kılan 5366 nolu yasaya göre, sürecin mutlaka katılımcı olması, halkın sürece dair her aşamada bilgilendirilip karar süreçlerinde yer almasının sağlanması ve en önemlisi uzlaşmanın mutlaka rıza esasına dayanılarak gerçekleşmesi gerektiği belirtilmektedir. Uygulamada bırakın halkın katılımını, sürecin önemli bir bölümünün halktan gizli tamamlandığı görülmektedir. GAP inşaatın web sitesinde projeye ait detaylar,  mevcut alanın tanımı ve projenin amaçları şöyle ifade edilmektedir:  “mevcut yenileme Alanı, Sur'un üst tarafı (Ayvansaray ve Mürselpaşa caddeleri) Haliç'e kadar olan alan içerisinde bulunan ve Toplam 59 yapı adası 909 adet parsel ve civarı alanlardan oluşmaktadır. Bu alanlar, Surun üst tarafında brüt yaklaşık 79.335 m2. Surun alt tarafında brüt yaklaşık 200.010,00 m2 olmak üzere toplam 279345,00m2 lik bir alanı kapsamaktadır” Projenin amacı ise şöyle ifade edilmektedir: “Projenin öncelikli hedefi bölgenin fiziksel yenilenmesinin yapılması ve sosyal yapının kapasitesinin arttırılmasının sağlanmasıdır. Aynı zamanda proje kıyı kullanım yoğunluklarını ve kalitesini arttırmayı hedefler. Mevcut kullanımların iyileştirilmesi ve yeni kullanımlarla kıyı bölgesindeki yaşantıların zenginleştirilmesi hedeflenmektedir. Fener - Balat bölgesinde şu anda ağırlıklı olarak yer alan konut karakterinin turistik işlevler ile desteklenmesi ve zenginleştirilmesi de amaçlanmaktadır. Kent içindeki merkezi konumuna rağmen, kendi içine dönüklüğü nedeniyle şehrin kıyısında kalmış bir karakter edinmiş olan bölgenin potansiyelindeki kullanım yoğunluğunun elde edilmesi de projenin amaçlarından biridir. Proje tarihi yapıların   korunması, restorasyonu, restitüsyonu ve yeni yapılar yaratma gibi birçok mimari yaklaşımı barındırıp, alanın gece ve gündüz yaşamı sağlayacak karma kullanımları desteklemektedir” http://www.gapinsaat.com/tr/KDBalat.aspx

              Fener-Balat-Ayvansaray projesinin değerlendirmesine geçmeden önce, sürecin önünü açan 5366 nolu yasanın biraz detayına girmekte fayda vardır.  5366 nolu yasanın 2. Maddesi şöyle demektedir: “Yenileme alanları, il özel idarelerinde il genel meclisi, belediyelerde belediye meclisi üye tam sayısının salt çoğunluğunun kararı ile belirlenir. İl özel idaresinde il genel meclisince, büyükşehirler dışındaki belediyelerde belediye meclisince alınan kararlar Bakanlar Kuruluna sunulur. Büyükşehirlerde ise ilçe ve ilk kademe belediye meclislerince alınan bu kararlar, büyükşehir belediye meclisince onaylanması halinde Bakanlar Kuruluna sunulur. Bakanlar Kurulu projenin uygulanıp uygulanmamasına üç ay içinde karar verir. Bakanlar Kurulunca kabul edilen alanlardaki uygulama bir program dahilinde etap etap projelendirilebilir. Etap proje ve programları, meclis üye tam sayısının salt çoğunluğunun kararı ve belediyelerde belediye başkanının, il özel idarelerinde valinin onayı ile uygulamaya konulur. Belirlenen alan sınırları içindeki tüm taşınmazlar, belediyece ve il özel idaresince hazırlanacak yenileme projelerinin kültür ve tabiat varlıklarını koruma kurulunca karara bağlanmasını müteakip bu kanuna göre yapılacak yenileme projesi hükümlerine tâbi olurlar. Büyükşehir belediye sınırları içinde büyükşehir belediyelerinin yapacaklarının dışında kalan yenileme projeleri, ilçe ve ilk kademe belediyelerince hazırlanması ve meclislerinde kabulünden sonra büyükşehir belediye başkanınca onaylanarak yürürlüğe girer. Buna göre kamulaştırma ve uygulama yapılır. Yenileme alanlarının teknik altyapı ve yapısal standartların oluşturulması, bu alanların yönetimi ile örgütlenme ve uygulama alanlarında bulunan hak sahiplerinin veya bölge halkının katılımına dair usûl ve esaslar yönetmelikçe belirlenir” Bu arada 5366 nolu yasa belediyelere yukarıdaki yetkiler dışında özel sektörle işbirliği ve ortak projeler yürütme olanağı da tanımaktadır. Ayrıca sürece direnen vatandaşlarla ilgili olarak ‘acele kamulaştırma’ yetkisi tanıyarak, anlaşmak istemeyen vatandaşın evine zorla el koymanın önünü de açmaktadır.(5366 Nolu yasa madde 3). Sulukule 5366 nolu yasanın ilk uygulandığı ‘yenileme alanı’ olduğu için sürecin başında ne olup bittiği anlaşılamamış,  süreç çok çabuk ilerlemiştir. Tapular kısa zamanda el değiştirmiş, bölge hızla boşaltılmış ve yıkımlar başlamıştır. Bugün inşaatlar neredeyse tamamlanmıştır. Bu arada inşaatlar sürerken dava sonuçlanmış, mahkeme projenin iptaline karar verdiği halde inşaatlar durdurulmamış, hukuksuz şekilde de olsa süreç devam ettirilmiştir. Bu yüzden sürece dair tartışmalar hala sürmektedir. Tarlabaşı’na gelince burada da halk bir şekilde ikna edilmiş, bölge büyük ölçüde boşaltılmış,  yıkımlar başlamıştır. Bu arada anlaşmazlıkların olduğu binalarla ilgili davalar hala sürmektedir. Fener-Balat-Ayvansaray’da ise aynen Sulukule gibi Proje iptal davası kazanılmış, sürecin çok başında olunduğu için Sulukule’nin aksine süreç şimdilik durdurulabilmiştir. Ama bu tehlikenin geçtiği anlamına gelmemektedir. ‘yenileme alanı’ kararı ve ‘acele kamulaştırma’ kararı yürürlükte olduğu sürece başka projelerle sürecin yeniden başlatılması mümkündür. Ayrıca fatih Belediyesi kararı üst mahkemeye götürdüğü için, üst mahkeme sonuçlanana kadar projenin akıbeti hakkında kesin şeyler söylemek de mümkün değildir.

 

            ‘Yıpranan Tarihi ve Kültürel Taşınmaz Varlıkların Korunması ve Yaşatılarak Kullanılması Hakkında Kanun’ olarak kabul edilen 5366 sayılı yasa uyarınca hazırlanan, 17.11.2005 günlü, 2005/9668 sayılı Bakanlar Kurulu kararı ile onaylanan ve 14.12.2005 günlü, 26023 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe konulan 5366 sayılı Kanunun Uygulama Yönetmeliği'nin tanımlar başlıklı 4. maddesinin (f) bendinde "Yenileme alanı, sit ve koruma alanı olarak tescil ve ilan edilen bölgeler ile bu bölgelere ait koruma alanlarının içinde, sınırları yetkili idarenin teklifi üzerine Bakanlar Kurulu'nca kabul edilerek belirlenen alanları" ifade eder şeklinde tanımlanmıştır. 5366 nolu yasa aslında Türkiye’de daha önce koruma altında olan Tarihi alanları imar ve inşaata açan yasadır. ‘Kentsel Yenileme’ adı altında İstanbul’un tarihi Yarımadası ‘Yenileme Alanı’ ilan edilerek bütün tarihi semtlerin yeniden yıkılıp yapılması tasarlanmaktadır. Sulukule, Tarlabaşı, Fener-Balat-Ayvansaray, Süleymaniye, Kapalıçarşı, Yedikule, Yenikapı, Süleymaniye, Zeyrek bütün bu tarihi semtler, aslında bütün İstanbul bir şantiye haline getirilmek istenmektedir. Aynı tip prototip projelerle yıkılıp yeniden yapılmak istenen her biri ayrı güzelliğe, ayrı bir tarihi ve mimari özelliğe sahip bu semtlerin homojenleştirilmesi aslında İstanbul’u İstanbul yapan değerlerin de yok edilmesi anlamına gelmektedir. Bu projelerle İstanbul, tarihi binaların yıkıntıları üzerinde eski birkaç binanın birleştirilmesi yoluyla yapılmış, daha geniş daha konforlu, altı otoparklı, modern, içinde büyük alış veriş merkezleri ve beş yıldızlı otellerin bulunduğu, sadece cumbalı dekorlarla tarihi görüntünün verildiği toplumsal hafızasını yitirmiş, ruhu, anıları yok edilmiş, kimliksiz post-modern bir kent görünümüne dönüştürülmek istenmektedir. Oysa ki bu tür modern kentleri inşa etmek her dönem mümkünken bir İstanbul’u daha inşa etmek, yıkılan, yok edilen İstanbul’u geri getirmek bir daha mümkün değildir… Konumuz gereği Tarihi Yarımada içinde özel olarak Fener-Balat-Ayvansaray Yenileme Projesini ele alırsak, Çalık Holding, 16 Mart 2007 tarihinde Tarlabaşı ihalesini aldıktan hemen sonra 20 Nisan 2007 tarihinde de Fener-Balat- Ayvansaray ihalesini almıştır. Tarlabaşı projesi ve Fener-Balat-Ayvansaray projsi yaklaşım ve niyet olarak aynı nitelikte projelerdir. Her iki projede de mümkün olduğunca ucuza oradaki binaların ve tapuların el değiştirmesi ve bu alanların yeni sakinlerine teslim edilmek üzere bir an önce yeniden inşa edilmesi esas amaçtır. Bu yüzden her iki projenin de ‘yerinden etme’ ve ‘soylulaştırma’ projesi olduğunu kabul etmek gerekmektedir. Gerçek amaç iddia edildiği ve kamu yararı olarak gösterildiği gibi tarihi yapıları korumak ve halkın yaşam koşullarını iyileştirmek değildir. Gerçekten avan projeler incelendiğinde de amacın tarihi yapıların korunması değil inşa edilen binalardan mümkün olduğunca yüksek kar elde etmek olduğu projedeki temel yaklaşımdan da hemen anlaşılmaktadır. Çünkü her iki projede de parsel bazında değil ada bazında bir yaklaşım söz konusudur; bu mevcut binaların özel durumlarına, taşıdıkları tarihi değere bakılmaksızın toplu halde yıkılabileceği anlamına gelmektedir. Bu konudaki diğer bir ip ucu da projelerde bütün binaların hemen yanlarındaki diğer tarihi binayla tevhit edilmesidir. Oysa amaç gerçekten koruma olsaydı, her biri tarihi bir değer olan bu evlere çok daha itinalı yaklaşılması, uygulamanın ada bazında değil parsel bazında olması gerekirdi. Ayrıca yıkım ve yeniden inşa etme yaklaşımı yerine binaların orijinal yapılarına göre restore edilmesi temel yaklaşım olmalıydı. Ama böyle yapılırsa müteahhitlerin buradan bekledikleri o yüksek kazançları elde etmeleri mümkün değildir. Özellikle Fener-Balat-Ayvansaray projesi üzerinden devam edersek, Fener-Balat evleri  genellikle müstakil, iki ya da üç katlı, oldukça dar alanda ve her katta bir veya en fazla iki odanın bulunduğu şekilde inşa edilmiş, mevcut durumlarıyla korunduklarında hiç de rantabıl olmayacak, hatta restorasyonunun oldukça maliyetli olacağı evlerdir. Bu anlamda kar mantığı ile yaklaşımlarına bakılarak, özel sektörün buralara yatırım yapmaktan kaçınacağını söylemek yanlış olmayacaktır. Bugünkü yaklaşımdaki temel sorun da zaten budur; yani bütün bu tarihi yapılara korunacak bir dünya mirası olarak yaklaşmak yerine kar mantığıyla yaklaşmak bugünkü uygulamalardaki temel sorundur. Bu yüzden  bu tür kar odaklı uygulamaların hayata geçirilmesinin mümkün olmadığı eski “Tarihi ve Kültürel mirasları koruma yasası olan 2863 nolu yasa değiştirilmiş ve yerine tarihi bölge veya yapılara da kar mantığı ile müdahale edebilmenin önü açan 5366 nolu yasa getirilmiştir. Bunun için 5366 nolu yasanın aslında tarihi alanları inşaata açan örtülü bir imar yasası olduğunu hiç unutmamak gerekmektedir. Oysa ki bu tür tarihi alanlar için doğru yaklaşımın, buradan kazanç elde edilmesini hedeflemek yerine bölgenin tarihi ve kültürel değeri göz önünde bulundurularak, gerekirse devlet bütçesinden kaynak aktarılarak, buraların orijinallerine uygun olarak restore edilmesi olduğunu tekrar ve tekrar vurgulamak gerekmektedir. Bugün bu sorunlu yaklaşım yüzünden İstanbul’da birçok tarihi bölge orijinal karakterini ve tarihi özelliğini kaybetmiş, yerlerine yüksek gelir gruplarına hitap edecek şekilde, tarihi görüntü taşıyan ama gerçekte modernize edilmiş, konforu arttırılmış, müşteri profili ve beklentilere göre yeniden yapılandırılmış, büyük alış veriş merkezleri, butik oteller ve turistik işletmelerin yer aldığı, ne modern ne tarihi olmayan birtakım gudubet yapılanmalar oluşturumuştur. Sulukule’de sonuç ortadadır. Tarlabaşı’nı aynı son beklemektedir. Tokludede’de de süreç aynı şekilde ilerlemekte, benzeri olmayan, Osmanlı mimarisiyle yapılmış, tamamen ahşap evlerden oluşan bu geleneksel Türk mahallesi Fatih Belediyesi tarafından kısa bir zaman içinde yerle bir edilerek, Sulukule ile aynı akibete doğru sürüklenmektedir. Askıya alınan proje ve görsellerden anlaşıldığı kadarıyla Sulukule’deki aynı garabet yapılanma Tokludede’nin de sonu olacak gibi görünmektedir. Fener-Balat-Ayvansaray’da ise süreç şimdilik, mahkeme kararıyla projenin iptal edilmesi nedeniyle durdurulmuştur ama bu sürecin sona erdiği anlamına gelmemektedir. Nitekim ortada bir yargı kararı olmasına rağmen Fatih belediyesi proje iptal kararın hemen ardından 27. Maddeye dayanarak Bakanlar Kurulu kararı ile Fener-Balat-Ayvansaray’a ait yenileme alanı ilan edilen bölgede ‘Acele Kamulaştırma’ yoluna gidileceğini resmi gazete yoluyla duyurmuştur. Bu sürecin hala devam ettiğine dair bölge halkına verilen bir göz dağıdır aslında. Bu arada . 27. Madde gereği ilan edilen ‘acele kamulaştırma kararı’ nın aslında sadece savaş halinde, seferberlik halinde ve de afet ve felaket durumlarında uygulanabilen bir yasal düzenleme olduğu bilinmektedir. Bu yüzden bölge halkı karara karşı hem halk protestosuyla hem de kararın iptaline dair mahkemeye başvurarak gerekli itirazı yapmıştır. Sonuç olarak Fatih belediyesi ayrıca proje iptal kararını Danıştay’a götürdüğü için, bu karar Danıştay’da kesinleşen kadar sürece dair şu aşamada  doğru tahminler yapmak mümkün değildir. Bununla birlikte Fener-Balat-Ayvansaray halkı mücadelelerini bundan sonra da kararlılıkla sürdüreceklerini söylemektedirler.