Diğer Ülkelerden Üniversiteler Tarafından Desteklenmiş Proje, 2010 - 2010
5366 NOLU YASANIN
KAPSAMI VE BU ÇERÇEVEDE FENER-BALAT-AYVANSARAY SÜRECİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ
Fener-Balat’ta bulunan Vodina ve
Yıldırım caddesi yanı sıra Ayvansaray bölgesinin de bir kısmını içine alan
Fener-Balat-Ayvansaray projesinin ihalesi, 5366 nolu yasa kapsamında 2007
yılında, mülk sahiplerinin haberi
olmadan Fatih Belediyesi ve GAP inşaat arasında imzalanan özel bir anlaşmayla
GAP inşaata devredilmiştir. Halkın durumdan haberdar edilmesi ise 2009 yılında,
yani proje bittikten, sürecin önemli
aşamaları tamamlandıktan iki yıl sonra, ‘mülk sahipleri ile anlaşma’ safhasına
gelindiğinde gerçekleşmiştir. Halka kendi mülklerini de içeren bölgenin
‘yenileme alanı’ ilan dildiği, kanunen sürece dahil olmak zorunda oldukları,
belediyenin sunduğu seçeneklerden birini tercih ederek uzlaşmaları gerektiği,
aksi taktirde evlerine ‘kamulaştırma’ yoluyla el konulacağı söylenmiştir. Oysa
bölgenin ‘yenileme alanı’ ilan edilmesini mümkün kılan 5366 nolu yasaya göre,
sürecin mutlaka katılımcı olması, halkın sürece dair her aşamada
bilgilendirilip karar süreçlerinde yer almasının sağlanması ve en önemlisi
uzlaşmanın mutlaka rıza esasına dayanılarak gerçekleşmesi gerektiği
belirtilmektedir. Uygulamada bırakın halkın katılımını, sürecin önemli bir
bölümünün halktan gizli tamamlandığı görülmektedir. GAP inşaatın web sitesinde
projeye ait detaylar, mevcut alanın
tanımı ve projenin amaçları şöyle ifade edilmektedir: “mevcut yenileme Alanı, Sur'un üst tarafı
(Ayvansaray ve Mürselpaşa caddeleri) Haliç'e kadar olan alan içerisinde bulunan
ve Toplam 59 yapı adası 909 adet parsel ve civarı alanlardan oluşmaktadır. Bu
alanlar, Surun üst tarafında brüt yaklaşık 79.335 m2. Surun alt tarafında brüt
yaklaşık 200.010,00 m2 olmak üzere toplam 279345,00m2 lik bir alanı
kapsamaktadır” Projenin amacı ise şöyle ifade edilmektedir: “Projenin öncelikli
hedefi bölgenin fiziksel yenilenmesinin yapılması ve sosyal yapının kapasitesinin
arttırılmasının sağlanmasıdır. Aynı zamanda proje kıyı kullanım yoğunluklarını
ve kalitesini arttırmayı hedefler. Mevcut kullanımların iyileştirilmesi ve yeni
kullanımlarla kıyı bölgesindeki yaşantıların zenginleştirilmesi
hedeflenmektedir. Fener - Balat bölgesinde şu anda ağırlıklı olarak yer alan
konut karakterinin turistik işlevler ile desteklenmesi ve zenginleştirilmesi de
amaçlanmaktadır. Kent içindeki merkezi konumuna rağmen, kendi içine dönüklüğü
nedeniyle şehrin kıyısında kalmış bir karakter edinmiş olan bölgenin
potansiyelindeki kullanım yoğunluğunun elde edilmesi de projenin amaçlarından
biridir. Proje tarihi yapıların
korunması, restorasyonu, restitüsyonu ve yeni yapılar yaratma gibi
birçok mimari yaklaşımı barındırıp, alanın gece ve gündüz yaşamı sağlayacak
karma kullanımları desteklemektedir” http://www.gapinsaat.com/tr/KDBalat.aspx
Fener-Balat-Ayvansaray
projesinin değerlendirmesine geçmeden önce, sürecin önünü açan 5366 nolu
yasanın biraz detayına girmekte fayda vardır.
5366 nolu yasanın 2. Maddesi şöyle demektedir: “Yenileme alanları, il
özel idarelerinde il genel meclisi, belediyelerde belediye meclisi üye tam
sayısının salt çoğunluğunun kararı ile belirlenir. İl özel idaresinde il genel
meclisince, büyükşehirler dışındaki belediyelerde belediye meclisince alınan
kararlar Bakanlar Kuruluna sunulur. Büyükşehirlerde ise ilçe ve ilk kademe
belediye meclislerince alınan bu kararlar, büyükşehir belediye meclisince
onaylanması halinde Bakanlar Kuruluna sunulur. Bakanlar Kurulu projenin
uygulanıp uygulanmamasına üç ay içinde karar verir. Bakanlar Kurulunca kabul
edilen alanlardaki uygulama bir program dahilinde etap etap
projelendirilebilir. Etap proje ve programları, meclis üye tam sayısının salt
çoğunluğunun kararı ve belediyelerde belediye başkanının, il özel idarelerinde
valinin onayı ile uygulamaya konulur. Belirlenen alan sınırları içindeki tüm
taşınmazlar, belediyece ve il özel idaresince hazırlanacak yenileme projelerinin
kültür ve tabiat varlıklarını koruma kurulunca karara bağlanmasını müteakip bu
kanuna göre yapılacak yenileme projesi hükümlerine tâbi olurlar. Büyükşehir
belediye sınırları içinde büyükşehir belediyelerinin yapacaklarının dışında
kalan yenileme projeleri, ilçe ve ilk kademe belediyelerince hazırlanması ve
meclislerinde kabulünden sonra büyükşehir belediye başkanınca onaylanarak
yürürlüğe girer. Buna göre kamulaştırma ve uygulama yapılır. Yenileme
alanlarının teknik altyapı ve yapısal standartların oluşturulması, bu alanların
yönetimi ile örgütlenme ve uygulama alanlarında bulunan hak sahiplerinin veya
bölge halkının katılımına dair usûl ve esaslar yönetmelikçe belirlenir” Bu
arada 5366 nolu yasa belediyelere yukarıdaki yetkiler dışında özel sektörle işbirliği
ve ortak projeler yürütme olanağı da tanımaktadır. Ayrıca sürece direnen
vatandaşlarla ilgili olarak ‘acele kamulaştırma’ yetkisi tanıyarak, anlaşmak
istemeyen vatandaşın evine zorla el koymanın önünü de açmaktadır.(5366 Nolu
yasa madde 3). Sulukule 5366 nolu yasanın ilk uygulandığı ‘yenileme alanı’
olduğu için sürecin başında ne olup bittiği anlaşılamamış, süreç çok çabuk ilerlemiştir. Tapular kısa
zamanda el değiştirmiş, bölge hızla boşaltılmış ve yıkımlar başlamıştır. Bugün
inşaatlar neredeyse tamamlanmıştır. Bu arada inşaatlar sürerken dava
sonuçlanmış, mahkeme projenin iptaline karar verdiği halde inşaatlar
durdurulmamış, hukuksuz şekilde de olsa süreç devam ettirilmiştir. Bu yüzden
sürece dair tartışmalar hala sürmektedir. Tarlabaşı’na gelince burada da halk
bir şekilde ikna edilmiş, bölge büyük ölçüde boşaltılmış, yıkımlar başlamıştır. Bu arada
anlaşmazlıkların olduğu binalarla ilgili davalar hala sürmektedir.
Fener-Balat-Ayvansaray’da ise aynen Sulukule gibi Proje iptal davası
kazanılmış, sürecin çok başında olunduğu için Sulukule’nin aksine süreç
şimdilik durdurulabilmiştir. Ama bu tehlikenin geçtiği anlamına gelmemektedir.
‘yenileme alanı’ kararı ve ‘acele kamulaştırma’ kararı yürürlükte olduğu sürece
başka projelerle sürecin yeniden başlatılması mümkündür. Ayrıca fatih
Belediyesi kararı üst mahkemeye götürdüğü için, üst mahkeme sonuçlanana kadar
projenin akıbeti hakkında kesin şeyler söylemek de mümkün değildir.
‘Yıpranan
Tarihi ve Kültürel Taşınmaz Varlıkların Korunması ve Yaşatılarak Kullanılması
Hakkında Kanun’ olarak kabul edilen 5366 sayılı yasa uyarınca hazırlanan,
17.11.2005 günlü, 2005/9668 sayılı Bakanlar Kurulu kararı ile onaylanan ve
14.12.2005 günlü, 26023 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe konulan
5366 sayılı Kanunun Uygulama Yönetmeliği'nin tanımlar başlıklı 4. maddesinin
(f) bendinde "Yenileme alanı, sit
ve koruma alanı olarak tescil ve ilan edilen bölgeler ile bu bölgelere ait
koruma alanlarının içinde, sınırları yetkili idarenin teklifi üzerine Bakanlar Kurulu'nca
kabul edilerek belirlenen alanları" ifade eder şeklinde tanımlanmıştır. 5366 nolu yasa aslında
Türkiye’de daha önce koruma altında olan Tarihi alanları imar ve inşaata açan
yasadır. ‘Kentsel Yenileme’ adı altında İstanbul’un tarihi Yarımadası ‘Yenileme
Alanı’ ilan edilerek bütün tarihi semtlerin yeniden yıkılıp yapılması
tasarlanmaktadır. Sulukule, Tarlabaşı, Fener-Balat-Ayvansaray, Süleymaniye,
Kapalıçarşı, Yedikule, Yenikapı, Süleymaniye, Zeyrek bütün bu tarihi semtler,
aslında bütün İstanbul bir şantiye haline getirilmek istenmektedir. Aynı tip
prototip projelerle yıkılıp yeniden yapılmak istenen her biri ayrı güzelliğe,
ayrı bir tarihi ve mimari özelliğe sahip bu semtlerin homojenleştirilmesi
aslında İstanbul’u İstanbul yapan değerlerin de yok edilmesi anlamına
gelmektedir. Bu projelerle İstanbul, tarihi binaların yıkıntıları üzerinde eski
birkaç binanın birleştirilmesi yoluyla yapılmış, daha geniş daha konforlu, altı
otoparklı, modern, içinde büyük alış veriş merkezleri ve beş yıldızlı otellerin
bulunduğu, sadece cumbalı dekorlarla tarihi görüntünün verildiği toplumsal
hafızasını yitirmiş, ruhu, anıları yok edilmiş, kimliksiz post-modern bir kent
görünümüne dönüştürülmek istenmektedir. Oysa ki bu tür modern kentleri inşa
etmek her dönem mümkünken bir İstanbul’u daha inşa etmek, yıkılan, yok edilen
İstanbul’u geri getirmek bir daha mümkün değildir… Konumuz gereği Tarihi
Yarımada içinde özel olarak Fener-Balat-Ayvansaray Yenileme Projesini ele
alırsak, Çalık Holding, 16 Mart 2007 tarihinde Tarlabaşı ihalesini aldıktan
hemen sonra 20 Nisan 2007 tarihinde de Fener-Balat- Ayvansaray ihalesini
almıştır. Tarlabaşı projesi ve Fener-Balat-Ayvansaray projsi yaklaşım ve niyet
olarak aynı nitelikte projelerdir. Her iki projede de mümkün olduğunca ucuza
oradaki binaların ve tapuların el değiştirmesi ve bu alanların yeni sakinlerine
teslim edilmek üzere bir an önce yeniden inşa edilmesi esas amaçtır. Bu yüzden
her iki projenin de ‘yerinden etme’ ve ‘soylulaştırma’ projesi olduğunu kabul
etmek gerekmektedir. Gerçek amaç iddia edildiği ve kamu yararı olarak
gösterildiği gibi tarihi yapıları korumak ve halkın yaşam koşullarını
iyileştirmek değildir. Gerçekten avan projeler incelendiğinde de amacın tarihi
yapıların korunması değil inşa edilen binalardan mümkün olduğunca yüksek kar
elde etmek olduğu projedeki temel yaklaşımdan da hemen anlaşılmaktadır. Çünkü
her iki projede de parsel bazında değil ada bazında bir yaklaşım söz konusudur;
bu mevcut binaların özel durumlarına, taşıdıkları tarihi değere bakılmaksızın
toplu halde yıkılabileceği anlamına gelmektedir. Bu konudaki diğer bir ip ucu
da projelerde bütün binaların hemen yanlarındaki diğer tarihi binayla tevhit
edilmesidir. Oysa amaç gerçekten koruma olsaydı, her biri tarihi bir değer olan
bu evlere çok daha itinalı yaklaşılması, uygulamanın ada bazında değil parsel
bazında olması gerekirdi. Ayrıca yıkım ve yeniden inşa etme yaklaşımı yerine
binaların orijinal yapılarına göre restore edilmesi temel yaklaşım olmalıydı.
Ama böyle yapılırsa müteahhitlerin buradan bekledikleri o yüksek kazançları
elde etmeleri mümkün değildir. Özellikle Fener-Balat-Ayvansaray projesi
üzerinden devam edersek, Fener-Balat evleri
genellikle müstakil, iki ya da üç katlı, oldukça dar alanda ve her katta
bir veya en fazla iki odanın bulunduğu şekilde inşa edilmiş, mevcut
durumlarıyla korunduklarında hiç de rantabıl olmayacak, hatta restorasyonunun
oldukça maliyetli olacağı evlerdir. Bu anlamda kar mantığı ile yaklaşımlarına
bakılarak, özel sektörün buralara yatırım yapmaktan kaçınacağını söylemek
yanlış olmayacaktır. Bugünkü yaklaşımdaki temel sorun da zaten budur; yani
bütün bu tarihi yapılara korunacak bir dünya mirası olarak yaklaşmak yerine kar
mantığıyla yaklaşmak bugünkü uygulamalardaki temel sorundur. Bu yüzden bu tür kar odaklı uygulamaların hayata
geçirilmesinin mümkün olmadığı eski “Tarihi ve Kültürel mirasları koruma yasası
olan 2863 nolu yasa değiştirilmiş ve yerine tarihi bölge veya yapılara da kar
mantığı ile müdahale edebilmenin önü açan 5366 nolu yasa getirilmiştir. Bunun
için 5366 nolu yasanın aslında tarihi alanları inşaata açan örtülü bir imar
yasası olduğunu hiç unutmamak gerekmektedir. Oysa ki bu tür tarihi alanlar için
doğru yaklaşımın, buradan kazanç elde edilmesini hedeflemek yerine bölgenin
tarihi ve kültürel değeri göz önünde bulundurularak, gerekirse devlet
bütçesinden kaynak aktarılarak, buraların orijinallerine uygun olarak restore
edilmesi olduğunu tekrar ve tekrar vurgulamak gerekmektedir. Bugün bu sorunlu
yaklaşım yüzünden İstanbul’da birçok tarihi bölge orijinal karakterini ve
tarihi özelliğini kaybetmiş, yerlerine yüksek gelir gruplarına hitap edecek
şekilde, tarihi görüntü taşıyan ama gerçekte modernize edilmiş, konforu
arttırılmış, müşteri profili ve beklentilere göre yeniden yapılandırılmış,
büyük alış veriş merkezleri, butik oteller ve turistik işletmelerin yer aldığı,
ne modern ne tarihi olmayan birtakım gudubet yapılanmalar oluşturumuştur.
Sulukule’de sonuç ortadadır. Tarlabaşı’nı aynı son beklemektedir. Tokludede’de
de süreç aynı şekilde ilerlemekte, benzeri olmayan, Osmanlı mimarisiyle
yapılmış, tamamen ahşap evlerden oluşan bu geleneksel Türk mahallesi Fatih
Belediyesi tarafından kısa bir zaman içinde yerle bir edilerek, Sulukule ile
aynı akibete doğru sürüklenmektedir. Askıya alınan proje ve görsellerden anlaşıldığı
kadarıyla Sulukule’deki aynı garabet yapılanma Tokludede’nin de sonu olacak
gibi görünmektedir. Fener-Balat-Ayvansaray’da ise süreç şimdilik, mahkeme
kararıyla projenin iptal edilmesi nedeniyle durdurulmuştur ama bu sürecin sona
erdiği anlamına gelmemektedir. Nitekim ortada bir yargı kararı olmasına rağmen
Fatih belediyesi proje iptal kararın hemen ardından 27. Maddeye dayanarak
Bakanlar Kurulu kararı ile Fener-Balat-Ayvansaray’a ait yenileme alanı ilan
edilen bölgede ‘Acele Kamulaştırma’ yoluna gidileceğini resmi gazete yoluyla
duyurmuştur. Bu sürecin hala devam ettiğine dair bölge halkına verilen bir göz
dağıdır aslında. Bu arada . 27. Madde gereği ilan edilen ‘acele kamulaştırma
kararı’ nın aslında sadece savaş halinde, seferberlik halinde ve de afet ve
felaket durumlarında uygulanabilen bir yasal düzenleme olduğu bilinmektedir. Bu
yüzden bölge halkı karara karşı hem halk protestosuyla hem de kararın iptaline
dair mahkemeye başvurarak gerekli itirazı yapmıştır. Sonuç olarak Fatih
belediyesi ayrıca proje iptal kararını Danıştay’a götürdüğü için, bu karar
Danıştay’da kesinleşen kadar sürece dair şu aşamada doğru tahminler yapmak mümkün değildir.
Bununla birlikte Fener-Balat-Ayvansaray halkı mücadelelerini bundan sonra da
kararlılıkla sürdüreceklerini söylemektedirler.